Güneydoğu Asya’dan Avrupa’ya, Kuzey Afrika’dan Orta Doğu’ya uzanan küresel tehditler, ülkemizin güvenlik stratejilerini gözden geçirmesini zorunlu kılıyor. CHP Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, bu kapsamda yeni yol haritaları ve değerlendirmeler paylaştı. Bağcıoğlu, Türkiye’nin savunma ve güvenlik altyapısının yalnızca askeri güçlerle değil, bilgi, teknoloji, toplum ve ekonomi unsurlarıyla bütünsel bir yaklaşımla yeniden şekillendirilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Türkiye’nin Askeri Güç ve Başarıları
Özellikle 51 yıl önce gerçekleştirilen ve başarıyla tamamlanan Amfibi Harekat operasyonu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yüksek askeri kabiliyetlerini gösterdi. Bu operasyon, dünya harp tarihine örnek teşkil edecek başarıyla, kara, hava ve deniz unsurlarının uyum içinde kullanılmasıyla yapılmıştır. Bağcıoğlu, bu büyük başarıyı anarken, şehitlerimizi rahmetle anmanın yanı sıra, TSK’nın siyasi müdahalelerden uzak tutulmasının önemine dikkat çekiyor.
Değişen Güvenlik Tehditleri
Günümüzde tehditler sadece sınır ötesi çatışmalarla sınırlı değil; siber saldırılar, ekonomik manipülasyonlar ve algı operasyonları, güvenliğin çok boyutlu bir yaklaşım gerektirdiğini gösteriyor. Bu ortamda, sadece askeri gücün yeterli olmadığı, bilgi ve teknolojik üstünlük ile toplumun dirençli yapısının da hayati olduğu ortaya çıkmıştır. Bağcıoğlu, bu durumu şu şekilde özetliyor:
- Tehditler artık sadece savaş alanlarında değil;
- Algı operasyonları, ekonomik manipülasyonlar ve siber saldırılar, günümüzün en ciddi güvenlik riskleri arasında yer almaktadır;
- Gerçek güvenlik, bilgi ve teknolojik üstünlük, güçlü toplum yapısı ve etkin kriz yönetimiyle sağlanabilir.
Yeni Güvenlik Paradigması ve Stratejiler
Türkiye’nin güvenlik mimarisini yeniden inşa ederken dikkate alınması gereken temel başlıklar şunlardır:
Bilgi ve Toplum Temelli Güvenlik Yönetimi
Fransa’nın Toplumsal Dayanıklılık Stratejisi ve İngiltere’nin UK Resilience Academy modeli temel alınmalı, mevcut Milli Güvenlik Akademisi güncellenerek kriz yönetimi ve farkındalık merkezi haline getirilmelidir. Bu yapı, yerel yönetimler, sivil toplum ve kurumlar arasında koordinasyonu sağlayarak siber güvenlik ve dezenformasyonla mücadelede eğitimler vermelidir.
Teknolojik Üstünlük ve Milli Üretim
Milli güvenlikte teknolojik bağımsızlık büyük önem taşır. CHP’nin önerileri arasında, şeffaf ve hesap verebilir savunma sanayii yönetimi, bürokratik engellerin azaltılması, dışa bağımlılığı minimize eden sistemler ve yapay zekâ geliştirmeleri yer alıyor. Ayrıca, tedarik zinciri ve bilgi güvenliği alanında yeni adımlar atılmalı, ihracat hedefleri büyütülmelidir.
Asimetrik ve Hibrit Tehditlere Karşı Çok Katmanlı Hazırlık
Kültürel, bilişsel ve toplumsal direnç en az askeri güç kadar önemli. Toplumun kriz anlarında açık ve şeffaf bilgilendirilmesi, devlet kurumlarına olan güvenin artırılması ve iç siyasetin dış politika kararlarını etkilememesi sağlanmalı. Bağcıoğlu, “adaletli ve hak temelli yönetim anlayışının, toplumsal birlik ve beraberliği güçlendireceğine inanıyor.” dedi.
Uluslararası Konum ve Caydırıcılık
Türkiye, konvansiyonel ve asimetrik tehditlerin kesiştiği bir bölgede bulunuyor. Bu nedenle caydırıcılık güçlendirilmelidir. 15 Temmuz sonrası TSK’daki yapısal değişiklikler gözden geçirilmeli ve bölgesel güvenlik sağlanmalı. Stratejik olarak, güvenlik yalnızca silah ve araçlarla değil; bilinçli toplum, bilgi üstünlüğü ve teknolojik yetkinliklerle inşa edilir. Bağcıoğlu, “Toplumsal farkındalık ve dayanıklılık, adaletli ve demokratik uygulamalarla güçlendirilmelidir; savunma sanayisi, şeffaflık ve liyakat esasına dayalı olmalı; TSK’nın siyasi müdahalelerden arındırılması sağlanmalı.” ifadelerini kullandı.
Sonuç olarak, yeni güvenlik paradigması; güçlü kurumlar, bilinçli toplum, teknolojik üstünlükler ve uluslararası caydırıcılık ile şekillenecek ve Türkiye’nin bölgesel ve küresel güvenlikte etkin bir aktör olmasını sağlayacaktır.